X Kuşağı Bilgeliği
TDK Felsefe terimleri sözlüğünde kuşak; “yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğu” olarak tanımlanmış.
Mensubu olduğum X Kuşağının bazı kayıtlarda “kayıp kuşak” olarak adlandırıldığını öğrenince biraz bozuldum açıkçası. Biz ki varlığımızı kanıtlamak için, atariden başladığımız dijitalliği yapay zekaya taşıyan, çocuk da yaparım kariyer de diyen kahramanlar olarak nasıl kayıp addedilmişiz!
Benim de aralarında olduğum 1965-1979 arası doğumlu “X Kuşağı” mensupları birçok krize tanıklık ettikleri için kayıp kuşak olarak da anılırmış meğer. Vallahi kayıp mıyız bilmiyorum ama bizler, önceki kuşaktan devraldığımız gelenekselliği, bugün modernizm diye tanımlanan dünyaya taşıyan kişileriz.
Açıkçası ben bizim jenerasyona hayranım. Bizler bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diyerek büyütüldük. Bizim jenerasyonun kızları bile aslan kızım diye sevildi. Bizler işimizi saygıyla yaparken sağlığımızı ve kişisel gelişimimizi de ihmal etmeyip okuyan, araştıran, son derece çalışkan ve iyi kalpli insanlar olduk. Araştırmalara göre X kuşağının %48’i ebeveynlerine bakıyormuş. Çocuklarını özenle ve sevgiyle büyüten bu merhametli nesil hiçbir şeyden de geri kalamaz. Ailelerimize bu kadar düşkün olmamıza rağmen hepimiz iş yaşamında da başarılı olduk çok şükür.
Bir yerlerde dengeli duygusallık ve rasyonellik diye tabir edilmiş, benim hoşuma gitti bu tanımlama. Tabi biz otorite ile büyümüş bir nesiliz o yüzden sanırım en büyük sorunumuz hayır diyememek. Bunun yan etkisi olarak hepimiz ahtapot gibi olduk galiba. Bir bacağımız işe gidiyor -onun bile alt bacakları var, telefonla konuşurken epostaya cevap verip, kaşımız gözümüzle de ortamı yönetiriz- , bir bacağımız sporda, bir bacağımız ailede, bir bacağımız arkadaşlarda falan derken gerçekten bir taşla kaç kuş vuruyoruz bilmiyorum. Bizim kuşağın en ölümcül günahı ispiyonculuk idi. Bizde akran zorbalığı dile gelmezdi, değil öğretmene şikâyet etmek ailelerimize bile söyleyemezdik. İçimize ağlayıp, öldürmeyen şey güçlendirir derdik. Rambo ile büyüyen bir nesil olarak hepimiz gururlu ve mert olmaya çalıştık.
Hatalarımız yok mu, olmaz olur mu hiç. Bizim nesil, boşanmaların önünü açan nesildir. Bu kadar siyasal-ekonomik krizin içinde, ruhumuza işlemiş mücadeleci yapımızla, kırıp döktüğümüz de olmuştur elbet. Ama yine de hatalarını büyük bir tevazu ile kabul edip telafi etmeye çalışan da bizim nesildir. Gerçi seksenli yılların permalı saçlarını ve yüksek belli kotların içine sıkışmış kazaklarını ben affetsem tarih affetmez o ayrı.
Velhasıl ben kendimizden razıyım sevgili X Kuşağı. O kadar çok şey deneyimlememize rağmen öğrenmekten hiç vaz geçmedik, geçmiyoruz. Öğrendiklerimizi de cömertçe ve hoşgörü ile paylaşıyoruz. Bilgelik yaşta değil yaşanmışlıkta. O yüzden de bana göre bilgelik kavramı en çok bizim nesle yakışır. Bakımlı fıstık gibi kadınlar, yakışıklı özenli erkekler. Biz yaşlılığın da seyrini değiştiririz valla. Artık gerisini de Y, Z ve Alfalar düşünsün.
1971 Gaziantep doğumlu Dilek Kanlı, İstanbul Üniversitesi işletme Fakültesi mezuniyetinden sonra Bankacılık hayatına Gaziantep’te başlamıştır. Demirbank Gaziantep Şubesinde çalışırken “Değişim Projesi” adı altında yürütülen, aslında günümüzün “agile” olarak tanımlanan yönetim modeline en hızlı uyum sağlayan ekip liderliği başarısı ile birlikte Genel Müdürlük Kurumsal Bankacılık bölümüne geçmiştir. Bankacılık hayatı boyunca birçok strateji ve organizasyonel değişimde yer alarak Demirbank-HSBC, Oyakbank-ING ve en sonunda da TEB-Fortis birleşmelerinde aktif rol oynamıştır.