#ahlakayakizi
Kadim hikayeler vardı, Babaannelerden torunlara aktarılan. Hepsi kıssaydı, alanlar hisse sahibi olurdu. Hepsinin ana fikri vardı, iyilikler üzerine, güzellemelerle dolu.
Örneğin; Sana yapılmasını istemediğini, başkasına yapma…
Sonu ne olursa olsun dürüst ol çünkü ahlaklı kaybetmenin verdiği haz ahlaksız kazancınkinden her zaman daha güçlüdür…
Herkes hakkettiğini alır, iyilikte, kötülükte sebepsiz kalmaz, hangisini istediğine sen karar ver…
Hepsi iyi ahlak örnekleri içerirdi, basit hikayelerdi, anlatılması, anlaşılması kolaydı, 7’si de anlardı, 70’i de zevkle anlatabilirdi;
Hatice Hanımların, konağında her cuma sabahı ekmek yapmak için taş fırın yakılırmış , Önce odunluktan kocaman kuru odunlar taşınır, fırının kenarına istiflenirmiş. Buyday* unundan ekmek yapılacaksa hamur akşamdan mayalanır ama mısır ekmeği yapılacaksa ateş başında mısır unu , tuz, su karıştırılır, bulamaç yağlanmış tepsiye dökülür ilk fırına o atılırmış.
Her cuma sabahı da erkenden mahallenin meczubu Gülbeyaz kapıya dayanır ve mis gibi kokan mısır ekmeğinden hakkını alır, sonra hızla köyün içlerine doğru sevinçle uzaklaşırmış.
Gel zaman git zaman, Hatice Hanım, o cuma yine fırını yakacakmış, zor gelmiş odunları taşımak- ateşi yakmak, sinirlenmiş. Aklına ekmek pişince gelecek Gülbeyaz gelmiş. Sinirini ondan çıkartmak istemiş. Kötülükten gözü kararmış ilk yoğurduğu toramana** “zehir” katmış. İlk ekmeği gelen Gülbeyaz’a vermişti. Artık ondan kurtulmuştu. Gülbeyaz yine her zamanki gibi sevinçle ekmeği aldı ve hızla köyün içlerine doğru uzaklaştı. Birazdan annesine sürpriz yapmak için askerden döneceğini annesine söylemeyen Hatice Hanım’ın oğlu ile karşılaştı.
Oğul “ Gülbeyaz, annemin ekmeğini çok özledim, bana bir parça verir misin?” dedi. Mis gibi mısır kokan sıcacık ekmeğin yarısını aldı ve konağın kapısından girdiğinde sadece bir lokma kalmıştı elinde. Hatice Hanım aniden oğlunu karşısında gördü, heyecanlandı, sevindi, dondu kaldı… elinde az önce Gülbeyaz’ın sonunu hazırlamak için verdiği mısır ekmeğiyle görünce.
Her mısır ekmeği yaptığında Babaannemden bu öyküyü anlatmasını isterdik. O da geleceğe bir iz bırakmak için -biz torunlarına büyük bir zevkle bu hikâyeyi anlatırdı. Sonunda da “iyilikte kötülükte sebepsiz kalmaz” diye kıssadan hisselendirirdi biz.
İz bırakmak özellikle de AHLAKAYAKİZİ bırakmak tamamen bizim elimizde, bizden gelen -bizden sonraki nesillere.
Bir de Babaannem, herkes evinin önünü temiz tutarsa tüm köy temiz olur derdi, benim derdim de şehrin temiz olması, umarım torunum dünyanın temiz olması için uğraş verir.
Zaman ayırıp buraya kadar benimle hikayeme eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Sizin bırakacağınız #ayakiziniz ne?
Sağ olun, sağlıkla kalın.
*Buyday , Babaannem buğdaya buyday derdi.
** Toraman, el büyüklüğünde yapılan, saçta pişirilen mısır ekmeği. (Yöresel )
1970 doğumlu olan Semerci, Ondokuzmayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunudur.
27 yıllık mesleki kariyerini İlaç Sektöründe SATIŞ ve TİCARET DEPARTMANLARINDA tamamlamıştır. Karadeniz Tıbbi Satış Mümessilliği, Güney Anadolu / Marmara / Avrupa Bölge Müdürlüğü, Merkez Satış Koordinasyon Yöneticiliği, Ulusal Satış Müdürlüğü, Aşı ve CHC Ticari Kanallar Yöneticiliği gibi değişik rolleri başarı ile gerçekleştirmiştir, geniş coğrafyalarda ekip, müşteri ve ürün yönetimi sağlamıştır. Uzmanlığı AŞILAR, BAĞIŞIKLAMA ve Enfeksiyon Hastalıkları üzerinedir.
(Devamı için Tıklayınız)
Murat Semerci'nin kişisel blog sayfasına gitmek için tıklayın...