Örgüt Üyeliği

Ayşe Balgay     |  

Örgüt Üyeliği

Ben bir örgüte üye olarak doğdum. Bu örgüt yirmi dört üyeden oluşuyordu ve her örgütte olduğu gibi çabaları örgüte yeni üyeler kazandırmaktı. Şaşırdınız mı? Şaşırmayın! Yasaklı değil tatlı bir örgüt. Anneler örgütü. Hadi tanışalım. Benim çocukluğum yirmi dört daireli bir apartmanda geçti. Seksenler, doksanların o tatlı dünyası bire bir yaşanırdı. Tüm komşular birbirini tanır, gitmeli gelmeli , dayanışmalı, çocukların birbirine emanet edilebildiği yıllardı. Bu apartmanın anneleri örgütün üyeleriydi ve “becerikli” hanımlardı.

Annelerinin kızları olarak ben ve yaşıtlarım da örgüte kazandırılmak zorunda olunan yeni üyeler olarak bu becerilerden nasibimizi alarak büyüdük. Bugünkü donanımımla büyüme çağımızdaki anneler örgütünden almış olduğumuz kazanımların aslında günümüz dünyasında kendimize kazandırmaya çalıştığımız yetkinliklerin başlangıcı olduğunu görüyor ve o zamanları önemsiyorum. Dijital dünyanın hayatımıza henüz girmediği, örgütün en önemli yayın organının “Burda” dergisi olduğu yılların temelinde anneler örgütünün belki de farkında olmadan doğaçlama olarak başardığının ” çocuk büyütmek değil insan yetiştirmek ” olduğunun farkına varıyorum.

Okul ve eğitim hayatının bu kadar çeşitlenmediği yıllarda insanlar kollektif öğrenme metoduna sahipti . İffet Teyze çok güzel kruvaze elbise dikerdi . Makine açılınca nasıl dikildiği gösterilmek için çağrılırdı. Nimet Teyze’nin kağıtlı keki meşhurdu; yapacağı zaman yanında olunurdu. Annemin dantelleri, dikişleri meşhurdu ve tabi yemekleri de. Baklavalar ve el açması börekler bizim evde açılırdı. Dilimlerin nasıl yapılacağı minik yarışmalar ile öğretilirdi.

İç Anadolu’nun karasal ikliminde limon ağacı yetiştirme kararlılığını birbirlerine aşıladılar. İzmir fuarında görüp beğenilen zakkumları hayatta tutma çabasını da. Kimse birbirinin önüne geçmeye çalışmazdı, iyi olduğu konu da diğerini de cesaretlendirirdi.

O zamanlar için adı konulmuş bir sistem olmasa da günümüzde bildiğini öğretmenin ” sürdürülebilirlik ” , herkesin iyi olduğu konuda diğerini teşvik etmesinin ” takım oyunu” , yarışlar ile öğrenmeyi canlı tutmanın “teşvik ve tutku” olarak adlandırılabileceği çabalar bana gösteriyor ki en önce ve en önce kadın eğitimi çözmemiz gereken en temel sorunlarımızın başında geliyor.

Biraz önce de değindiğim üzere çocuk büyütmek ile insan yetiştirmek arasındaki farkı kadın eğitimi ile aşabiliriz. Öğrenmeye açık, beceri ile kendi donanımlarını çeşitlendirebilecek nesillerin temeli aile de atılıyor . Aile de erkeğin de elbette rolü de gayet önemli ama kadının vericiliği ve ondan alınan değerlerin kalıcılığı daha uzun vadeli etkiler yaratıyor.

Kadınlara yapacağımız eğitimler ile bu sefer de “İyi ki’ler Örgütü” yaratalım mı?

Ayşe Balgay
Danışman

1974 doğumlu olan Ayşe Balgay Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun olmuştur. 1996 yılında Şekerbank İstanbul Karaköy Merkez Şube Pazarlama bölümünde MT olarak çalışma hayatına başlamış, 1998 yılında Şeker Leasing A.Ş.’nin kuruluşu aşamasında yapılan teklif ile çalışma hayatına Leasing Kredi Tahsis ve İzleme departmanında devam etmiştir.

(Ayrıntı için tıklayın...)

Yorumlar kapalı.