Ferhat Uludere ile
Yazının ve Hayatın İzinde

Sizi tanıyabilir miyiz?

1977 yılında Trakya’nın ortasında bulunan Lüleburgaz’da dünyaya geldim. Konservatuvar dışında tüm eğitim hayatım orada geçti. İlk gençlik döneminde başlayarak elektrikçilikten dj’liğe kadar farklı alanda çalıştım.

1994 yılında “Rock Reaction” adlı fanzin ile birlikte, edebiyat değil, müzik tutkunu bir genç olarak yazıyla taşındım. Daha sonra öyküler yazmaya başladım ve bu öykülerle birlikte edebiyata doğru bir yönelim oldu. Stephan King okurken yolum Dostoyevski ve Steinbeck ile kesişti. Daha sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne öğrenci olarak girdim ve 1998 ve 2002 yılları arasında Müjdat Gezen Sanat Merkezi Yaratıcı Yazarlık bölümünde öğrenci oldum. Daha okulum bitmeden ilk kitabım yayımlandı. Mezuniyetin sonrasından gazetecilik, senaristlik ve editörlük yaptım. O günden bugünü hem edebiyat hem de basın dünyasının içinde yer alıyorum.

Neden yazarlık?

Yazmak benim için öncelikli bir tercih değildi. Çocukluk hayalim müzisyen olmaktı ama çok fazla üzerinde duramadım. Birtakım imkansızlıklar da oldu tabii. Müziğe ulaşmak, müzik aleti edinmek önemli ve masraflı şeylerdi. Daha sonra Rock Reaction ile yazmaya başladım ve yazı yazmanın keyfini aldım. Ondan sonra yazmak hayatımın bir parçası oldu. Hiçbir zaman bir meslek olarak düşünmedim yazarlığı, ben yazmak ve kendimi ifade etmek istiyordum ve hala da öyle yapıyorum. Elbette zaman içinde profesyonelleşiyorsun ve yazdıklarımız sadece kendimizi ifade etmenin dışına çıkıyor.  Bir meslek oluyor ama bunu da seviyorum. Çünkü yazmak dışında herhangi bir şey yapmak istemiyordum.

Yazmak çok iyi hissettiren bir şey… Yeni dünyalar kurmak, o dünyaların içinde hayatla, geçmişinle, kendinle ve bazen de tüm dünyayla hesaplaşmak muazzam bir duygu. Yazmanın tadını alan birinin bırakacağını hiç sanmıyorum, lakin bunu söylerken belirtmek de isterim; öyle kolay bir şey değil yazmak. Çok meşakkatli, sabır ve tüm yaşamınızı kaplayan bir iş… Çünkü zihnin kepenkleri yok, kapatıp tatile çıkamıyorsun…

Bu alanda neler yaptınız, neler yapıyorsunuz?

Sayıklamalar, İslenmiş Aşka Mektuplar, 1001 Fıçı Bira, Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba, Don Quijote’nin Üçüncü Cildi, Son 11, Nikah Sarhoşluğu ve Çanakkale Gezisi isimlerinde sekiz tane kitap yazdım. Bunlar sadece edebi çalışmalar. Bunların dışında senaryo ve tiyatro oyunları yazdım. Uzun bir dönem gazetecilik ve televizyonculuk yaptım. Yayınevlerinde çalıştım ve hala bir yayınevi yönetmekteyim.
Öğrenci olarak girdiğim Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde, asistan, hoca ve bölüm başkanı oldum ve hala da devam etmekteyim.
Yaptığım tüm işleri yapmaya devam ediyorum aslında… 

Türkiye’de yazar olmak nasıl bir şey?

Yazar olmak tüm dünya da zor, aslında tüm dünyada sanatçı olmak zor, ama Türkiye özeline indiğimizde daha da zorlaşıyor. Çünkü tüketicisi az olan bir alanda üretim yapıyorsunuz. Kitapların ne kadar az sattığı ortada. Bunun yanı sıra mesleğiniz yasal anlamda meslek olarak tanımlanmıyor. Hobinizi iş haline getirmiş kabul ediliyorsunuz. Ama bu öyle bir tutku ki buna rağmen yazmaya, üretmeye ve yazdıklarınızla var olmaya devam ediyorsunuz. Her şeyden, bazen daha iyi yaşam ihtimalinden bile vazgeçiyor ama yazmaktan vazgeçmiyorsunuz.

Bundan sonraki hedefleriniz?

Hedef bizim meslek için çok da geçerli bir sözcük değil aslında. Sadece daha çok yazmak istiyorum, daha çok roman, daha çok senaryo, daha çok… Bunları yaptıktan sonra zaten gerisi geliyor. Hedefim sadece yazmak, bundan sonra değil hayatın sonuna kadar yazmak.  

Ferhat Uludere
Danışman & Eğitmen

1977 yılında Lüleburgaz’da dünyaya geldi. 1998 yılında Müjdat Gezen Sanat Merkezi Yaratıcı Yazarlık Bölümü’ne girdi. MSM’de öğrenciliği sırasında MSM Gazetesi’ni kurdu. Daha sonra gazetenin devam etmesi için çalıştı. MSM’den mezun olmadan, 2002 yılının kasım ayında ilk kitabı Sayıklamalar yayımlandı.

Virgül ve Bant gibi dergiler başta olmak üzere birçok yayın organında sinema, edebiyat, müzik, tiyatro ve Beşiktaş üzerine eleştiriler yazan Ferhat Uludere günlük gazetelerde yer alan Bir Heves Bir Kalas adlı köşesinde tiyatro eleştirileri, Bi’şey adlı köşesinde ise kültür sanat gündemine ilişkin yazılar yazdı.

(Devamı için Tıklayınız)

Yorumlar kapalı.