Akışta Kalmak ve Farkındalık Üzerine

Hayatımızda akışta kalmak, anı yaşamak, hep yapmak istediğimiz şeyler arasında yer alıyor. Bu durum sürekli kulağımıza fısıldanıyor. Geçmişin etkisinde kalmamak ve hayatımızı gelecek kaygılarımıza kurban etmemek elbette önemlidir. Farkında olarak yaşamak ve bilinçli seçimler yapmak; kendi yaşantımızın nesnesi değil, öznesi olmak…

Kendi hayatımızın kahramanı olmak için seçimlerimizi neye göre yapacağız? Kolayımıza geldiği gibi, gönlümüzce yaşayarak ve her şeyi akışına bırakarak mı? Yoksa bir amaç doğrultusunda farkında ve bilinçli seçimler yaparak mı?

Kısaca: Kime göre? Neye göre?

Tekrarı olmayan bu yaşamda tüm sorumluluk tamamen bizim sırtımızda. Sadece bu sorumluluğu alanlar, istedikleri, hayal ettikleri ve arzuladıkları yaşama daha yakın olabiliyorlar.

Bir düşünürün dediği gibi: “Eğer kendi amacın için çalışmıyorsan, mutlaka başkalarının amacı için çalışıyorsundur.” Potansiyelimizi performansa çevirmek, yolculuğumuzda güçlü yanlarımızı etkili kullanmak ve yeni beceriler kazanmak; kısaca kendimizi yönetmek ancak kendimizi bağlayacağımız bir hedefin varlığında mümkündür.

“Kime göre, neye göre?” sorusunun cevabı da oldukça basit: Elbette kendine göre.

Sonuç olarak, yapmamız gereken ilk adım kendimizi ayrıştırmak, yani kendi farkındalığımızı geliştirmektir. İkinci adım ise amacımıza göre bütünleşmek ve değişim dönüşümünü gerçekleştirmektir.

“Ne en akıllı ne de en güçlü hayatta kalıyor; adapte olan yaşama devam ediyor.”

Daha sürtünmesiz ya da akışkan bir yaşam için kendinizin gözlemcisi olun. Kendinizi tanıyın, çevrenin beklentilerinin farkında olun. Eğer dışarıdan kendinize bakabilirseniz, yaşantınızın öznesi, kahramanı ve yönetmeni siz olabilirsiniz.