Korhan Alev     |  

Empati ve Tolerans

Şüphesiz insan vücudundaki en karmaşık organ beyindir. Beyin temel olarak 3 parçadan oluşur.

Beynin hemen bitiminde, omuriliğin başlangıcında yer alan Omurilik soğanı, solunum, boşaltım, dolaşım gibi sistemlerin çalışmasını düzenler; isteğimiz dışında gerçekleşen bu olayların ve iç organların hareketlerinin yönetimi onun görevidir.

Beynin tam altında bulunan Beyincik, vücudun dengesini sağlar, öğrenilmiş, otomatikleşmiş hareketlerin yönetilmesinde beyne yardımcı olur.

Milyonlarca nörondan oluşan beyin, tüm hareketlerin merkezi ve sinir sisteminin en önemli organıdır. Hafıza, öğrenme, tat alma, bilgi depolama, heyecanlanma, acı ve haz alma gibi vücudumuzda gerçekleşen hemen tüm duygu ve davranışları yönetir. Beynin sol yarım küresi, sistematik ve somut faaliyetleri yönetirken, sağ yarım küresi ise, duygusal ve soyut faaliyetleri yürütür.

Beynin alt kısmında Badem adı verilen, yabancı dilde Amigdela denilen bölge ise beynin duygu deposu olup, doğuştan 2 korku ile gelişmiştir. Biri düşme korkusu, ki bu korkunun kaynağının insanlık evriminde hayvanlardan kaçmak için ağaçlarda uyudukları ve sık sık düştükleri zamanlardan kalma olduğu söylenir. Diğeri ise yüksek ses korkusu, bu da insanın evrimleştiği sırada meydana gelen gürültülü doğa olaylarından kaynaklandığı belirtilir.

Badem, duygu deposudur demiştik; yukarıdaki temel duygulardan korkunun üzerine bebekliğimizden itibaren yaşadığımız tüm duygu ve davranışlara verilen tepkiler, acılar, sevinçler, haz ve öfke bu alanda depolanarak verdiğimiz tepki ve davranışlarımızı koordine eder.

Bunun yanında beynin ön bölümü frontal lob olarak adlandırılır ve Badem’in verdiği tepkileri kontrol etmekle görevlidir. Aşırı duygularımızı kontrol eden bölüm bu bölümdür. Duygunun şiddeti, aşırı alkol ve benzeri madde tüketimi gibi durumlarda bu lob işlevini kaybeder ve Badem bizi duygu seli içinde bırakarak aşırı tepkilerimize yol açar.

Her durumda özellikle de olumsuz duyguları kontrol edebilmek için kullanabileceğimiz iki yeti bulunmaktadır. Bunlardan biri Empati diğeri ise Toleranstır.

Empati veya eşduyum, kişinin kendisini başkasının yerine koymasına verilen isimdir. Empati karşı tarafı anlayabilmemizi, hissettiğini hissedebilmemizi ve olayları karşımızdakinin bakış açısıyla görebilmemizi sağlar.

Hoşgörü, müsamaha anlamına gelen Tolerans ise, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere dahi sabırla ve tarafsızca katlanmaktır.

Bulunduğumuz coğrafyanın etkisi mi yoksa atalarımızdan bize bir mirası mı tam olarak kök nedenini bilemesem de toplum olarak duygusal bir milletiz.

Geçmişte daha ağırbaşlı, hoş görülü davranırken, son dönemde sevinçlerimizi, üzüntülerimizi ve daha da kötüsü öfkelerimizi de aşırı uçta yaşamakta olduğumuzu ve bu aşırılığın maalesef hayatımızın her alanına sirayet ederek fanatikliğe kadar gidebilecek durumda olduğunu görüyorum. İnancımız, sevgimiz, öfkemiz hep aşırı. Sevdiğimiz insanla ilgili olumsuz bir gelişmeye, tuttuğumuz takımın kaybetmesine, oy verdiğimiz partiye yapılan eleştiriye, bizi sollayan arabaya verdiğimiz tepkiler gibi. Bir düğünde dahi aşırı sevinçten havaya sıkılan mermiler yüzünden insanlar ölmekte.

Bahsettiğim bu 2 yetiyi geliştirmemiz elbette mümkün. Bunu öncelikle kendimizle barışarak, günahımızla, sevabımızla kendimizi kabul edip, sevmeye başlamakla sağlayabilir, ardından olaylar karşısında geliştireceğimiz olumlu düşüncelerle, kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak onun davranış nedenini keşfedebiliriz.  Biz benzer bir durumda kalmış mıydık, bizim başımıza böyle bir şey gelse ne yapardık, karşımızdakinin bu davranışı sergilemesindeki saik nedir? Tüm bunları göz önünde bulundurabilirsek empati ve tolerans yetilerimizi geliştirebiliriz.

Empati yapabilmeyi başarabilir; yapılan davranışlara toleranslı yaklaşabilirsek toplum olarak daha huzurlu, daha barışçıl ve mutlu olacağımız aşikâr.

Empati ve toleransın hayatımızı sardığı günler dileklerimle,

Korhan Alev
Kurucu Ortak - Eğitmen & Koç

1968 doğumlu olan Alev, İstanbul Erkek Lisesi’nin ardından, İÜ İşletme Fakültesi’nde lisansını, University of Denver, ABD’de MBA yüksek lisansını tamamlayarak profesyonel hayatına 1993 senesinde TEB’de MT olarak başlamıştır. 1996 ‘da şube yönetiminde yer almış, 2001 yılından itibaren ise kariyerini Oyak Bank’ta sürdürme kararı alarak Genel Müdürlük Kurumsal Bankacılık Bölümünde Yönetici olarak çalışmıştır. Yapmış olduğu başarılı çalışmalar neticesinde 2003 yılında Gaziantep Kurumsal, 2005 yılında ise Gebze Kurumsal Şubeleri Yöneticiliklerine atanmıştır.

(Devamı için Tıklayınız)

Yorumlar kapalı.